He so arranged matters as to please everyone: İşleri, herkesin hoşuna gidecek tarzda düzenledi.
He is not so foolish as to believe it: Buna inanacak kadar budala değildir.
Speak louder so as to make youself heard: Sesini duyuracak şekilde yüksek sesle konuş.
Will you be so kind as to tell me: Lütfen bana söyler misiniz?